Bu günlerde battaniye örmeye merak sarınca sık sık anmaya başladım sevgili anneannemi ve onun hakkında yazmak istedim.
Fatma Gezgin, annesinin tek çocuğu. annesinin diyorum çünkü Yunanistan'dan mübadele sırasında o sırada Amerika'ya çalışmak için giden babasından bir daha haber alınamamış. Annesi ve diğer akrabaları ile herşeylerini bırakarak kaçmak zorunda kalmışlar Anadolu'ya. O zamanlar kurtuluş savaşından yeni çıkmış harap bir halde olan vatanda geldikleri topraklara benzer bir yer aramışlar.Orası burası derken dört bir yana savrulmuşlar. Bir kısmı Çatalca'ya yerleşmiş, bir kısmı Aydın Mursallı'ya , anneannemlerse Niğde 'de de rumların terk ettiği Yeşilburç köyüne.
Hikayeyi internette de buldum aynen şöyle anlatılıyor;
"Yeşilburç’a giden Rumların yerine Selanik’e 175 km uzaklıktaki Grebene kazası Krifçe (Kivotos) köyünde yaşayanlar yerleştirilmiş. Krifçe, mübadeleden önce 600 hanelik bir köymüş. Krifçeliler gittiğiniz yerde size her şey verilecek denince yanlarına doğru dürüst bir eşya bile almadan yola çıkmışlar. 1924 yılında Selanik limanından Gülcemal vapuruna bindirilmişler. 300 hane Krifçeli ilk olarak İzmir’e varmış, oradan Isparta’ya gitmişler. Ancak kendilerine gösterilen yerleri beğenmemiş, kırmızı elma nerede yetişiyorsa biz orada yaşamak istiyoruz demişler. 1924 kışını Isparta’da geçirdikten sonra 1925 yaz aylarında Niğde’nin Uluağaç ve Taşlıca köylerine gönderilmişler, ancak burayı da beğenmemişler. Yetkililer, size de yer beğendiremiyoruz diye kızmışlar, ileride Teney köyü var gidin bakın hem orada kırmızı elma da var demişler. Mübadiller, o zamanlar bomboş olan kırmızı elmalarla dolu bu köyü beğenmişler Uluağaç köyüne yerleşenlerin büyük çoğunluğu Yeşilburç köyüne, bir bölümü Bursa Başköy’e yerleşmiş. Bir bölümü de Uluağaç köyünde kalmış. "
Anneannem Krifçe'den , Şerif dedem ise yine o coğrafya Rupişta'dan. Niğde'de kalmayıp Mersin'e yerleşmişler evlendikten sonra.
Anneannemin anadili Rumca'ydı, yedi yaşından sonra öğrenmiş Türkçe'yi , hiç unutmadı Rumca'yı bizi Rumca ninnilerle büyüttü. Şerif dedem Rumca bilmediği için evde konuşulmamış , çocuklarından hiç biri öğrenememiş büyük teyzem dışında. Büyük teyzem Melahat eşi de aynı köyden olunca öğrenmiş biraz, kayınvalidesi köyde ki pek çok yaşlı gibi yanlızca Rumca konuşmuş. Küçük kapalı toplumlarında anadilleri olan Rumca iletişime devam etmişler.
Anneannem'in tam 7 çocuğu olmuş hayata tutunan, düşükleri ve küçük yaşta kaybettikleri hariç. Dört kız, üç erkek. Yedi güzel insan. Yukardaki fotoda kucağında olan annem, üçüncü çocuğu ve fotoğraftan şu anda hayatta olan tek kişi. Şerif dedem ellili yaşların başında vefat etmiş , yani erken kaybetmiş kocasını . En küçük teyzem daha 4-5 yaşlarındaymış, tüm çocukları evden uçup gittiğinde son günlerinin en yakın arkadaşı olmuş anneannemin.
Çok becerikli bir kadındı anneannem, eline çabuktu, yürürken bile hızlı hızlı yürürdü. Son anına kadar tüm işlerini kendisi yapardı. Yoktan var ederdi, en ufak bir ipi, kumaş parçasını atmaz mutlaka değerlendirirdi. Eski triko kazakları söker, ipi sıkı sıkı tahtalara sarar düzeltir , o iplerle battaniyeler örerdi. Eski ince çorapları halka halka keser ip yapar ve hiç eskimeyen patikler, paspaslar yapardı.Yaptığı her parçaya çok özenirdi, beğenmezse hiç üşenmez söker söker tekrar yapardı, kolay kolay beğenmezdi öyle her yapılanı çok titizdi.
Hepimizin evinde sanırım ondan kalan böyle parçalar var, fotoğraflarını topladıkça yayınlamak istiyorum.
70'li yaşlarının ortasında kanserden kaybettik anneannemi, eminim hayatta olsa buralara yanıma da gelirdi, çok severdi gezmeyi yeni yerler görmeyi bi de çiçekleri ,beni cennette bahçıvan yapsınlar derdi, umarım çiçekler içerisindesindir. Hepimiz seni çok özledik.